Tesla, şimdiye kadarki en büyük şarj istasyonundaki tüm Supercharger ünitelerinin tamamen hizmete girdiğini duyurdu. Kaliforniya’nın Lost Hills bölgesinde inşa edilen bu dev tesis, elektrikli araç şarjında yeni bir dönemi başlatıyor. İstasyon, hem tesisin park yerlerini gölgelendiren geniş güneş paneli çatılarından hem de büyük batarya sistemlerinden güç alıyor.
Tesis, toplamda 164 adet şarj noktasına sahip. Bu sayı, tipik bir hızlı şarj istasyonunda bulunan dört ila yirmi üniteye kıyasla çok büyük bir fark yaratıyor. Daha önce şirketin en büyük istasyonu olan Barstow, Kaliforniya’daki Supercharger tesisinde 120 ünite bulunuyordu.
All Superchargers now operational. Safe Thanksgiving travels! pic.twitter.com/ycC8LPNiKt
— Tesla Charging (@TeslaCharging) November 25, 2025
Lost Hills’teki yeni tesis, bu rekoru 164 şarj ünitesiyle geride bırakıyor. İstasyonun enerji altyapısı da dikkat çekiyor. Tesis, 11 MW gücündeki güneş paneli çatılarından elde ettiği enerjiyi, toplam 39 MWh depolama kapasitesine sahip 10 adet Megapack bataryaya aktarıyor.
Bu yeni tesis, sürdürülebilir elektrikli araç şarjı konusunda yeni bir standart belirliyor ve Tesla’nın dikey entegrasyon yaklaşımını gözler önüne seriyor. Şirket yalnızca elektrikli araç üretmekle kalmıyor, aynı zamanda şarj istasyonlarını ve onlara güç sağlayan enerji sistemlerini de kendisi geliştiriyor.
Tesla’nın şarj direktörü Max De Zegher’in açıklamalarına göre, güneş panelleri ve bataryaların entegrasyonu, bu dev tesisin geleneksel bir şebeke bağlantısına göre çok daha hızlı kurulmasını sağladı.
ABD’de bir şarj istasyonunun devreye girmesi, gerekli altyapı iyileştirmeleri nedeniyle aylar, hatta yıllar sürebiliyor. Lost Hills istasyonunun ilk 84 ünitesi, inşaatın başlamasından sadece sekiz ay sonra, yani Temmuz ayının başında hizmete açıldı. Tüm alanın tamamen faaliyete geçmesi ise yaklaşık bir yıl sürdü.
Güneş enerjisi ve batarya depolaması bu hızlı kurulumda kritik bir rol oynadı. Yenilenebilir kaynaklar temiz olsa da sürekli güç sağlamıyor. Bataryalar ise güneşin olmadığı zamanlarda kullanılmak üzere enerjiyi depolayarak süreklilik sorununu gideriyor.
De Zegher, istasyonun teknik olarak tamamen şebekeden bağımsız olmadığını, gelecekte kapasite artırımı için küçük bir şebeke bağlantısı bulunduğunu belirtiyor. Ancak pratikte istasyonun neredeyse tamamen güneş enerjisiyle çalıştığı açıkça görülüyor.